Aile


05.11.2017

Toplumun en küçük birimi

 

    Bitkisiyle hayvanıyla yeryüzünde her varlığı dişi ve erkek olarak yaratan Rabbimiz (Yâsîn 36/36), varlıkların en değerlisi olan insanı da kadın ve erkek olarak yaratmıştır (Necm 53/45; A’râf 7/189; Nahl 16/72). Birbirlerine karşı kuvvetli bir sevgi ve merhamet lütfetmiştir (Rûm 30/21). Allah Teâlâ, “Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz.”  buyurarak (Bakara 2/187), kadın ve erkeğin birbirlerini korumaları gerektiğini hatırlatmıştır. Rabbimiz, erkek ve kadına evlenerek bir yuvayı paylaşmalarını tavsiye eder (Nisâ 4/3, 25). Kuşkusuz evlilik, insana sükûnet aşılayan bir nimettir (Rûm 30/21). Kalabalıklar içinde yalnız kalmış bir gönlü ancak bir eş mutlu edebilir. Sevginin en özelini, sıcak, şefkatli dost elini, hayatı yaşanılır kılan paylaşımı ancak bir eş sunabilir insana1..

 

    Hayat Kitabımız Kur’an, önce bireyi inşa ve ihya ederek işe başlar. Bireyin gönül, beyin, söylem ve eylem dünyasını inşa eder. Ardından aileyi inşa ve ihya eder2.. Bundan sonra da hedeflediği toplumu inşa ve ihya eder3.. Aile adını verdiğimiz müessese bir birliktir. Zira aile, birbiri için yaratılan iki cinsin bir araya gelmesiyle oluşur. Aile hem kişinin huzur bulduğu bir ortam, hem neslin devamı için bir vesile4., hem de kişiyi dince günah sayılan çeşitli kötülüklerden alıkoyan bir vasıtadır5..

 

    Nisa suresinin 1. Ayeti, kadın ve erkeğin oluşturduğu ailenin çekirdeğini ortaya çıkaran biyolojik süreci ele alır. Yine aileyle ilgili bir çok hüküm içeren Hucurat suresinin 13. âyeti kavim ve kabileleri ortaya çıkaran sosyolojik süreci ele alır ve Nisa 1’in kaldığı yerden devam eder. Her iki âyette müşterek olan iki unsur vardır:

  1. Ailenin çekirdeği olan erkek ve kadın çiftleri

  2. Takva

    Bu iki unsurdan birincisi insanın biyolojik ve sosyal varlığını, ikincisi ise manevi varlığını ayakta tutuyor. Aile için verilebilecek en güzel mana şudur: Birbirinden destek alan, birbirine dayanan ve yaslanan, birini çekince diğeri ayakta kalamayan birden fazla unsur.” 6.

 

 

Rabb’in dilediğini yaratır ve seçer

 

    Allah’ı, yarattıkları üzerinde mutlak irade, otorite ve tasarruf sahibi olarak tasvir eden Kur’an’da, ilâhî seçme fiili genellikle elçilik ve peygamberlik bağlamında insanlardan ve meleklerden bazılarının ilâhî tebliğle görevlendirilmeleri biçiminde ortaya konulmaktadır (Hac 22/75; Bakara 2/90; Şûrâ 42/13). Peygamberlik söz konusu olduğunda Kur’an’da, “Allah, elçiliğini kime vereceğini çok iyi bilir,” (En‘âm 6/124, Kasas 28/68) ifadesi yer alır7..

 

    Kur’an örnek ve model şahsiyetlerden söz ettiği gibi örnek ve model ailelerden de söz açıyor. Bu ailelerin yaptıkları bazı işleri, eylemlerini ve faaliyetlerini, anlayışlarını, imanî tutumlarını, tavırlarını ve mücadelelerini anlatarak onları örnek olarak takdim ediyor8.. Al-i İmran suresinin 33. âyeti şöyledir: “Şüphe yok ki Allah Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini, İmran ailesini kendi çağının insanları arasından seçerek üstün kıldı 9.”. Bu ailelerden maksat, onların zalim olmayan neslidir (Bakara 2/124; Tahrim 66/10; Saffat 37/113, Fatır 35/32).

 

 

Model aileler

 

    Rabbimiz kötülük yolunda birbirlerine benzeyip ortak işler yapan ve kendisini unutanlara azabı hatırlatırken (Tevbe 9/67-68), dost olan ve iyilikte yardımlaşan erkek ve hanımlardan övgüyle ve müjdeyle bahseder (Tevbe 9/71-72)10.. Kur’an’ın aileyi inşa ve ihya edişini anlayabilmek için bu örnek aileleri tanımalıyız.

 

 

İman ailesi

 

Vahyin ilk inşa ettiği kişi onun ilk muhatabı olan Rasulullah idi. O bu modelleri kendi hayatına uyarladı ve kendisi de tıpkı Hz. İbrahim ve ailesi gibi bir model (usvetun) olarak gösterildi. O sadece örnek şahsiyet olarak değil, örnek aile olarak da mü’minlerin modeli idi11.. O, aileyi kan bağıyla sınırlı tutmadı. Mü’minler ancak kardeştirler” ilahi düsturu, zaten iman eden herkesi kardeş olmaya mecbur kılıyor. Bunun bir başka ifadesi daha var: İman ailesine dâhil olmak. Buna Allah Rasulü’nün “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş sayılmazsınız” hadisini de ilave etmek gerek. Bunun anlamı şudur: Vahyin yeryüzündeki hedeflerinden biri, aynı iman etrafında dünyanın en büyük ailesini oluşturmaktır. Vahyin bu hedefini, kökü cennette olan ve dalları dünyaya ağan bir tûba ağacına benzetebiliriz. İşbu ağacın çekirdeği aile, düşmanı tefrika, güneşi vahdet, suyu merhamettir12..

Derleyen ve hazırlayan: Şükür Kandemir


Dipnotlar:

  1. Diyanet İşleri Başkanlığı, Hadislerle İslam, C.4 S.15

  2. Hz. Peygamber vahyi ilk aldığında “sokağa” değil “eve” döndü. Çünkü ev “Nereden başlamalı?” sorusunun tam cevabıydı. Aynı soru şöyle de sorulabilir: “Firavun’un zulmü annelerin rahmine kadar uzandığında ne yapılabilir?” bu suale vahyin verdiği cevap açıktır: “Derken Musa ve Kardeşine şöyle vahyettik: “Şehirde toplumunuz için bazı evleri karargâh edinin; kendi evlerinizi ise ibadethaneye dönüştürerek ibadetinizi eda edin! Ve (bunu yaparsanız, o zaman) mü’minleri (zaferle) müjdele!” (Yunus 10/87). İman eden herkesi ailesini cehennemden korumaya çağıran şu âyet, aslında evi cehennemin dünyadaki şubesi olmaktan koruma çağrısıdır: “Siz ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan tarifsiz bir ateşten koruyunuz!” (Tahrim 66/6). (Mustafa İslamoğlu, Aile: Vahdetin Çekirdeği)

  3. Ali Akpınar, Kur'an Ailesi

  4. Neslin devamı sadece cinsel üreme yeteneğine indirgenemez. İnsan, adı üstünde, ötekiyle ünsiyet kurduğu zaman insan denilmeyi hak eder. (Mustafa İslamoğlu, Aile: Vahdetin Çekirdeği)

  5. Mehmet Akif Aydın, Aile md. Diyanet İslam Ansiklopedisi

  6. Mustafa İslamoğlu, Aile: Vahdetin Çekirdeği

  7. Salime Leyla Gürkan, Kur’an’a Göre Seçilmişlik Kavramı ve İsrailoğulları’nın Seçilmişliği Meselesi

  8. Hüseyin K.Ece, Kur'an'da Aile Modelleri

  9. Terminoloji söz konusu olduğunda Kur’an’da Allah’ın seçmeye yönelik iradesiyle bağlantılı olarak dört ayrı fiil yer alır: “istıfâ”, “ictibâ”, “ihtiyâr” ve “tafdîl”. Birtakım vurgu farklılıklarına rağmen, bu kelimelerin hepsi de genel olarak hem peygamberler hem de Allah’ın sıradan insanlar arasından seçip yücelttiği kişiler için kullanılmaktadır. “Temiz ve duru olma” manasındaki “sfv” kökünden türeyen ve “bir şeyin en saf ve halis olan özünü almak” veya “bir şeyi arı ve duru kılmak” şeklinde tarif edilen “istıfâ” fiiline, “bir şeyin yaratılış bakımından en saf ve temiz olanını alıp seçmek” şeklinde mana vermişlerdir. (Bk. ıbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, “sfv” md.; Râgıb el-ısfahânî, el-Müfredât, “sfv” md;Fîrûzâbâdî, Kâmus Tercemesi, IV, 1040; Salime Leyla Gürkan, Kur’an’a Göre Seçilmişlik Kavramı ve İsrailoğulları’nın Seçilmişliği Meselesi)

  10. Diyanet İşleri Başkanlığı, Hadislerle İslam, C.4 S.15

  11. Belki, tecrübeli bir koca ve baba olduktan sonra risalete muhatap kılınmasının altında yatan hikmet de buydu. Hz. Muhammed sadece bir koca ve baba olarak değil, bir yeğen, bir damat, bir kayınpeder, bir dede konumunda ve akrabalığın daha birçok alanında örneklik etti. Ailesini örnek bir aile olarak yetiştirdi ve bu örnekliği de gelecek kuşakların istifadesine açmaktan kaçınmadı.(Mustafa İslamoğlu, Aile:Vahdetin Çekirdeği)

  12. Mustafa İslamoğlu, Aile: Vahdetin Çekirdeği


Kommentar schreiben

Kommentare: 0